DOLAR 36,6806 0.03%
EURO 40,1083 0.03%
ALTIN 3.535,910,00
BITCOIN 30755761,30%
İstanbul

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Almanya’da Yoksulluk

Almanya’da Yoksulluk

Bir süredir işyerlerinde, arkadaşlar arası sohbetlerde, üniversitelerde sıklıkla hayat pahalılığından yakınıyor insanlar. Yapılan araştırmalar ve yayınlanan çalışmalar da bu durumu doğruluyor.

ABONE OL
Şubat 23, 2023 10:55
Almanya’da Yoksulluk
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hans Böckler Vakfı‘nın bir parçası olan Ekonomik ve Sosyal Bilimler Enstitüsü (WSI) 2022 yılı sonunda yayınlandığı raporda son 10 yılda Almanya‘da yaşanan yoksullaşmayı verilerle irdeliyor. Raporda Ukrayna´daki savaşın yoksullaşmayı önemli ölçüde etkilediği ancak öncesinde de yoksullaşmanın çarpıcı bir şekilde arttığı ve yoksulluğun sosyal yaşama katılımın önünde açık bir etken olduğu ifade ediliyor.

Koronavirüs salgınıyla birlikte yaşanan pandemi süreci, ardından Rusya-Ukrayna gerilimi ekseninde yaşanan gelişmelerin tedarik zincirinde açtığı gedikler, emperyalist-kapitalist devletler arasındaki güç savaşları… Neredeyse tüm dünyada toplumsal, siyasal ve ağır ekonomik sonuçları oldu bu gelişmelerin. Kuşkusuz ki siyasi ve ekonomik olarak istikrarlı ve dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan Almanya da bu ülkelerden biri.

Ampirik veriler Almanya‘da alım gücünün farkedilir ölçüde düştüğünü gösteriyor. Bir süredir işyerlerinde, arkadaşlar arası sohbetlerde, üniversitelerde sıklıkla hayat pahalılığından yakınıyor insanlar. Ampirik gözlemlerin yanı sıra yapılan araştırmalar ve yayınlanan çalışmalar da bu durumu doğruluyor.

Ancak ne savaş ne de salgın yoksullaşmanın nedenini oluşturuyor; aksine tüm bunlar sistemin sorunlarının ulaştığı boyuta ve sonucunda derinleşen çelişkilere işaret ediyor. Bu nedenle pandemi ve Ukrayna savaşı öncesi verilere bakmak, Almanya´da yoksullaşmanın ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin artışını daha net görmemizi sağlayacaktır.

Yoksulluk ne demek?

Yoksulluk tartışmaları yapılırken bu kavramı bir çerçeveye oturtmak gerekiyor. Bahsedilen raporda kavramsal çıkış noktası olarak 1984 yılında Avrupa Birliği´nin yapmış olduğu tanım kullanılıyor:

“Yoksul, yaşadıkları devlette asgari olarak kabul edilebilir yaşam biçiminden dışlanacak kadar yetersiz kaynaklara (maddi, kültürel ve sosyal) sahip olan bireyler, aileler ve kişi gruplarıdır.”

Ortalama gelirin yüzde 60´ından az geliri olanlar yoksul kabul ediliyor çalışmada ve beş temel yaşamsal faktörü merkeze alarak sonuca varıyor: Gelir ve mal varlığı, istihdam durumu, eğitim, sağlık ve konut.

2010 – 2019 yılları arasında Almanya´da yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik

Gelir adaletsizliğini belirlemek için Gini katsayısı ölçüt olarak kullanılıyor. Aşağıdaki grafik 2010-2019 yılları arasında Gini katsayısının Almanya´daki gelişimini gösteriyor.

2019´da gördüğümüz değer, ne 2000‘li yılların başında yaşanan kitlesel işsizliğin yaşandığı zamanlarda ne de 2008/2009 ekonomik krizinde bu kadar yüksek bir seviyeye ulaşmamış. Aradaki farkın sayısal olarak küçük olduğu düşünülebilir fakat bunun önemli bir fark olduğu vurgulanıyor raporda.

Bu süre aralığında yoksul ve çok yoksulların oranı devamlı artarken, zengin ve çok zengin olanların oranı neredeyse sabit kalmış. Bu noktada Türkiye´deki “orta sınıf eridi” tartışmalarıyla bir paralellik kurmak mümkün. 2019‘da Almanya‘nın yüzde 17‘sine yakın bir kısmı yoksul, bu oranın yüzde 11´i ise çok yoksul olarak tanımlanıyor. 10 yıl içinde yoksulluğun yüzde 17,5 arttığı da veriler arasında bulunuyor.

2022 yılına dair yapılan araştırmalar ise yoksulluğun yeni bir kritik seviyeye ulaştığını gösteriyor. Mevcut durumda 13,8 milyon kişi, yani her 6 kişiden biri yoksul kabul ediliyor.

Peki Almanya´da yoksulluk ne anlama geliyor?

Türkiye ile Almanya´yı karşılaştıran binlerce sosyal medya videosu, yüzlerce röportaj var. Kişisel tecrübelerin yarattığı algı çoğunlukla „yaşam standartları daha iyi“ kalıbıyla özetlenebilir sanıyorum. Bu olumlamanın karşılığının sosyal devlet olduğunu söyleyebiliriz. Fakat kişilerin önceki ve mevcut yaşam biçimleri veya olanakları üzerinden izlenime kapılmak yanıltıcı olacaktır. Gerçek olan Almanya´nın koşar adımlarla sosyal devlet olma statüsünü arkasında bırakmış olmasıdır. Bu konuda daha önce Gelenek dergisinde yayınlanan Tevfik Taş´ın “Sosyal devletin Almanya serüveni: İnsanı çözdük, maymunu ne yapmalı?“ başlıklı yazısı okunabilir.

Verilerden devam edecek olursak, Almanya´da Tafel adı verilen kuruluştan gıda desteği almaya muhtaç olan insan sayısı 2 milyonu aştı. Bu kuruluş, kullanılmayacak olan ve çöpe gidecek olan gıdaları yardıma muhtaç insanlara bedelsiz veya küçük bir bedel karşılığında dağıtıyor. Almanya´da son verilere göre 960 tane Tafel kuruluşu var ve her birinin önündeki sıra her geçen gün artıyor.  Tafel Birlik Yönetim Başkanı Hochen Brühl “…geçen son 30 yılda durum bugün, her zamankinden daha zorlu“ diyor. Gıda yardımına bağımlı olanların bir kısmını Ukrayna´dan gelen mülteciler oluştururken, büyük bir kısmını da  emekliler, bekar ebeveynler, çok çocuklu aileler oluşturuyor. Brühl verdiği demeçte çarpıcı bir ifade kullanıyor:

“Seyahatlerimde tekrar ve tekrar karşılaştığım şey yoksul insanların enerjisinin kalmadığı. Cesaretlenmeye, öfkelenmeye ya da protesto etmeye enerjileri yok. Durumlarından kendileri sorumlu değil. Yoksullar utanmamalı, aksine toplum, gelirin ve refahın nasıl dağıtıldığını sorgulamalı.“

Yine bağlamından kopuk ele alınan bir başka “devlet desteği“ olan yurttaşlık parasına yönelik “Yurttaşlık parası verilmesi de yeterli olmayacak mı?“ sorusuna Brühl şöyle bir yanıt veriyor: “Hayır. Yurttaşlık parasıyla düşük gelir grupları arasındaki ücret farkını karşılaştırdığınızda yurttaşlık parasının ihtiyaçlar doğrultusunda artmadığını, aradaki ücret farkını dengeli tutmak istedikleri için arttırıldığını göreceksiniz.“   

Türkiye´deki ve Almanya´daki emeklilerin durumunu kıyasladığımızda aralarında bir analoji kurmak mümkün. Örneğin yaşı 67 ve üstü olan 1 milyondan fazla emekli, hayatını idame ettirebilmek için Almanya´da çalışmak zorunda. Bu sayı elbette kayıtlı olanların bir kısmının istatistiğe dökülmüş hali ve 85 yaş üzeri emekli insanların burada belli bir hacime sahip olması oldukça üzücü bir gerçek. Aslında ortalama bir emekli maaşıyla yaşamak pek mümkün değil. Bu nedenle kentleri karakterize eden yerleşik manzaranın bir parçası da depozitolu şişe toplayarak yaşamına devam edenler, evsiz sokakta yaşayanlar.

Çocuk yoksulluğunda da durum iç açıcı olmaktan çok uzak, her 5 çocuktan 1‘i yoksul.

Almanya yoksullukla nasıl mücadele ediyor?

Önce pandemi nedeniyle, ardından körüklenen savaşın bir sonucu olan enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan zamlarla „mücadele için“ açıklanan yardım paketlerinin aslında yurttaşların hayatında hissedilebilir bir karşılığı olmadı. Özellikle Almanya´nın savunma kisvesi altında silahlanma için milyarlarca avro özel fon ayırması yanında halka açıklanan bu destek paketleri okyanusta damla kalıyor. Örneğin koalisyon hükümetinin vaatlerinden biri de yılda 100 bini sosyal konut olmak koşuluyla 400 bin yeni konut inşa ederek konut sorununu çözmekti. İktidar yılda 100 bin sosyal konut hedefinden son derece uzak olduğu gibi, inşaat sektöründe yaşanan gelgitler ve artan faiz oranlarıyla birlikte kârlı bir iş olmaktan çıkan sosyal konut yapımının tamamen arka plana atıldığını söyleyebiliriz. 2022 yılında inşa edilen sosyal konut sayısı 20 bini bulmadı, ihtiyacın 5 milyon olduğu ifade ediliyor.

Gıda yardımına muhtaç olan milyonlar artarken Gıda ve Tarım Bakanı Yeşiller partili Cem Özdemir gıda fiyatlarının artmasını talep etmişti. Bu açıklaması yurttaşların ve sosyal yardım kuruluşlarının tepki göstermesine yol açmıştı. 1 yıl içinde gıda fiyatlarında yüzde 20‘den fazla artış yaşandı. Özdemir´in son önerisi de çöp konteynırlarından yemekleri toplamanın legalize edilmesi oldu. Böylelikle israfı önleyecekmiş…

Politik doğruculuk işe yarar mı? Yoksul mu dar gelirli mi?

Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü´nün (DIW) yayınlarında yoksul kelimesinden tamamen kaçınıldığı, yerine dar gelirli kavramı kullanıldığı görülüyor. Dar gelirli tanımıyla ilgili farklı yaklaşımlar olsa da raporda da belirttildiği üzere, dar gelirli tanımı yapmak yoksullukla mücadeleden kaçınmak anlamına geliyor.

Hükümetin de zaten yoksullukla mücadele etmek gibi bir derdi olmadığını hem verilerden hem yapılan açıklamalardan anlıyoruz. Örnek olsun yine: Popüler ve tartışmalı Dışişleri Bakanı Yeşiller partili Annalena Baerbock her fırsatta savaş çığırtkanlığını “Ukrayna´ya destek olmak“ kılıfı altında yapıyor. Savaşın maliyetini, günlük yaşamında farklı şekillerde hisseden ve bu durumdan şikayet eden halka şu ifadeleri kullanmıştı demokrasi ve barış sevdalısı Baerbock:

“Benim için Ukrayna önce gelir, Alman seçmenlerimin ne düşündüğü farketmez!“  

Yoksulluk sınırı aynı zamanda bir eşitsizlik ölçüsüdür

İstatistik Kurumu´nun kendi verilerinde bile milyonlarca insan evini yeterince ısıtamadığını dile getiriyor. Neredeyse her iki tüketiciden biri zamlanan fiyatlardan dolayı yalnızca temel ihtiyaçlarını satın alabildiğini ifade ediyor.

Burada çarpıcı olan bu durumun, yeni artışa geçen bir trend olmadığı veya aniden gelişmediği. Rapor 2019´da Almanya´da her zamankinden daha fazla insanın yoksullaktan etkilendiğini belirtirken, 2010 – 2019 yılları arasında ülkedeki iyi ekonomik gelişmelere ve işsizlik sayısındaki düşüşe rağmen yoksul hanelerin bundan faydalanamadığını da tespit etmiş.

Kaynak: https://www.wsi.de/de/faust-detail.htm?produkt=HBS-008464

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.